Trabzon, yalnızca hamsinin başkenti ya da futbolun kalesi değil; aynı zamanda derin bir kültürel mirasa sahip kadim bir şehirdir.
Karadeniz’in çılgın dalgaları, tarih boyunca bu şehirde nice sanatçıyı, şairi, tiyatrocuyu sahneye çağırmıştır.
Ne var ki, sanatla uzun yıllardır barışık olmayan yönetim anlayışları, bu çağrıyı duymamakta ısrarcı. İşte size güncel bir örnek: Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi’nin Trabzon Valiliği’ne devredilmesi.
Yıllardır özel tiyatroların, sanatçıların ve kültür dostlarının buluşma noktası olan bu merkez, şimdi “kamusal ihtiyaç” bahanesiyle sanatın elinden alınıyor.
Sanata tahammülsüzlük, geçmişten gelen bir alışkanlık belki de… Biliyorsunuz, Trabzon, tiyatro sahneleriyle, şiir etkinlikleriyle, edebiyat buluşmalarıyla Karadeniz’in sanat nabzını tutan bir şehir olmuştur. Ama anlaşılan, bazıları bu nabzın hızını azaltmaya kararlı.
Şehrin tarihine bir göz atalım. Kanuni Sultan Süleyman’ın doğduğu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar nice sanatkârın yetiştiği Trabzon, bir zamanlar tiyatro salonlarıyla, sanatçılarının cesur çıkışlarıyla anılırdı.
19. yüzyılın sonunda şehirde tiyatro gösterileri yapılıyordu. Cumhuriyet döneminde ise halk evleriyle sanatın halkla buluştuğu bir merkezdi. Peki ya şimdi? “Gürültü yapıyor” diye enstrüman kursları kapanıyor, “topluma zarar” diye tiyatrolara salon verilmiyor.
Ve şimdi de Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi… Siyasetin gölgesine düşmeden önce tiyatro gruplarının, konserlerin, edebiyat günlerinin yuvasıydı.
Ama belli ki sanatın, siyasetçilerin elinde oyuncak olması yeni bir moda. Belediyeden alınan bu kültür merkezi, valiliğe devredildi. Ortahisar Belediyesi Başkanı “Kültür sanatın önünü kesmeyin” diye çağrı yaptı ama nafile. Perde kapandı, sahneye valilik çıktı.
Şehir tiyatroları yok, bağımsız tiyatrolar zaten zor ayakta duruyor, kültür merkezleri el değiştiriyor. Kültür ve sanatın özgürce nefes alabildiği alanlar giderek daralıyor.
E peki Trabzon’un kültürel mirasını ne yapacağız? Hani şu tarihe kazınan, sanatıyla bilinen, edebiyatçılar yetiştiren Trabzon’u? Kültür dediğimiz şey, sadece beton salonlarda nutuk atmak değil; halkın, sanatçının, gençlerin özgürce üretip sahneye taşıdığı bir yaşam biçimi.
Şimdi soruyoruz: Hüseyin Kazaz’ın tiyatro sahnesi yerine, devlete devredilmiş bir kültür merkezi ne yapacak? Sanatçıları mı yetiştirecek, yoksa bir “resmî” toplantı salonuna mı dönüşecek? Trabzon’un kültür ve sanat geçmişiyle alay edercesine, sanatı susturmak neye hizmet ediyor?
Tarih, sanata düşman olanları unutmaz. Ama sanat, her şeye rağmen bir yolunu bulur, sahnesini kurar, perdesini açar.
Trabzon’un tiyatro sahnesi kapanıyor belki ama unutmayalım: Tiyatro, baskılara karşı doğmuş bir sanattır.
Her kapanan perde, bir gün yeniden açılır. Yeter ki halk sahip çıksın, sanatçılar vazgeçmesin. Çünkü Trabzon, yalnızca hamsinin değil, sanatın da başkentidir!
“Bu yazının sorumluluğu tamamen yazarına aittir. Yayınlanan yazılar, derneğimizin görüşlerini yansıtmayabilir.”