Trabzon’dan Beşikdüzü’ne toplu taşıma aracı ile gidiyordum. Çarşıbaşı’nda araca ortaokul öğrencisi olduğunu düşündüğüm simsiyah başörtülü bir kız öğrenci bindi. Öğrencinin boynundaki kaşkol dikkatimi çekti. Kaşkol üzerine işlenmiş Türk Bayrağı vardı ve bayrağın altında “Hepimiz Filistinliyiz” yazıyordu.

Türkiye’nin toplumsal yapısı, tarih boyunca özgürlük, eşitlik ve laiklik gibi temel değerlerle şekillenmiştir. Ancak son yıllarda bu değerler, çeşitli ideolojik yaklaşımların baskısı altında aşındırılmakta; özellikle de kadınlar ve genç kızlar, köktendinci anlayışların hedefi haline getirilmektedir. Bu yazıda, kaşkol üzerindeki Türk bayrağı ile birlikte yer alan “Hepimiz Filistinliyiz” yazısı üzerinden, genç kızların ve özellikle başörtülü ortaokul öğrencilerinin bu tür ideolojik söylemlerle nasıl sömürüldüğünü ele alacağım.

Türk bayrağı, milli bağımsızlığın ve özgürlüğün sembolüdür. Filistin halkının mücadelesi de benzer şekilde, emperyalizme ve zulme karşı bir direnişi temsil eder. Ancak Türkiye’de bazı köktendinci anlayışlar, bu haklı davayı çarpıtarak, kendi ideolojik çıkarları için bir araç haline getirmektedir.

Kaşkol üzerinde yer alan “Hepimiz Filistinliyiz” yazısı, dayanışma kavramını yüceltmek yerine, onu bir baskı mekanizmasına dönüştürmektedir. Bu söylem, bir yandan Filistin halkının haklı mücadelesini savunduğunu iddia ederken, diğer yandan Türkiye’deki bireylerin özgürlüklerini kısıtlayan köktendinci politikalara zemin hazırlamaktadır. Bu ikiyüzlü yaklaşım, hem milli değerlerimize hem de uluslararası dayanışma kavramına zarar vermektedir.

Köktendinci anlayış, genç kızların birey olarak özgürleşmesini engelleyen bir zihniyetle hareket eder. Başörtüsü, bu zihniyette bir tercih değil, bir dayatma olarak sunulmakta; ortaokul çağındaki kız çocukları, toplumsal baskının hedefi haline getirilmektedir.

Bu ideoloji, dini semboller üzerinden bir “itaat kültürü” inşa ederken, Filistin mücadelesini de bu kültürü güçlendirmek için kullanmaktadır. Ortaokul çağındaki bir çocuğun, yaşına ve bireysel haklarına uygun olmayan ideolojik yüklerle şekillendirilmesi, onun özgür birey olma potansiyelini yok etmektedir.

Köktendinci anlayış, Filistin gibi uluslararası bir mücadeleyi, kadınların ve gençlerin üzerindeki baskıyı meşrulaştırmak için araçsallaştırmaktadır. Bu durum, sadece bireylerin haklarını gasp etmekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal ilerlemeyi de engeller.

Türk bayrağı ile Filistin mücadelesi arasındaki bağ, dayanışma ve özgürlük üzerinden kurulmalı; baskı ve itaat üzerinden değil. Ancak köktendinci çevreler, bu bağı kendi siyasi çıkarları için çarpıtarak, toplumu kutuplaştırmaya ve genç nesilleri sömürmeye devam etmektedir.

Türk bayrağı, sadece bir sembol değil; özgürlük, bağımsızlık ve eşitliğin temsiliyetidir. Bu değerler, genç nesillere dayatmalarla değil, özgür iradeleriyle benimsetilmelidir.

Filistin halkının mücadelesi, haklı bir özgürlük arayışıdır ve desteklenmelidir. Ancak bu destek, genç kızların bireysel haklarının çiğnendiği bir zemine dönüşemez, dönüştürülmemelidir. Laiklik ve demokrasi ilkelerine bağlı bir toplum, köktendinci anlayışlara karşı durmalı ve bireylerin özgürlüğünü her şeyin üzerinde tutmalıdır.

Türk bayrağı altındaki “Hepimiz Filistinliyiz” yazısı, dayanışma yerine çarpıtılmış ideolojik baskıları yansıttığında, ne Filistin davasına ne de Türkiye’nin milli değerlerine hizmet eder. Başörtülü ortaokul öğrencilerinin dini ve siyasi sembollerle sömürülmesi, özgür bireyler yetiştirme idealimize gölge düşürmektedir.

Bu nedenle, toplumsal ilerleme ve bireysel özgürlükler için, laiklik ve demokratik değerlerimizi yeniden hatırlamak ve savunmak zorundayız. Köktendinci anlayışın toplumu kuşatan baskısına karşı, özgürlük, eşitlik ve adalet ilkelerini her alanda güçlendirmeliyiz.

Sizce de öyle değil mi?