Ankara’da bir grup liseli öğrenci, ders anlatmaya çalışan öğretmenleriyle alay etti; üstelik bunu kameraya alıp eğlenceye dönüştürdü.
Bu görüntüler, tek bir sınıfın değil, yıllardır eğitimde biriken sorunların fotoğrafı.
Sınıfta kalmanın kaldırıldığı, düşük not vermenin neredeyse yasaklandığı, velinin en küçük şikâyetinde öğretmenin zan altında bırakıldığı bir düzen… Bugün Türkiye’nin dört bir yanında aynı manzarayı görüyoruz: derse ilgisiz, okula yabancılaşmış, saygıyı diline bile almayan gençler. Bu olay tesadüf değil; yıllardır görmezden gelinen çöküşün yankısı.
Neden Gençler Eğitim Almıyor?
-Otorite çöktü…
Sınıf artık sınıf değil; telefon, gürültü ve saygısızlık kol geziyor. Öğretmen uyarınca suçlu, uyarmayınca “yetersiz”.
Bu iklimde genç nasıl eğitime bağlansın?
-Aile yoruldu…
Evler, çocukların nefes aldığı yer olmaktan çıktı; stres, kavga ve ekonomik kaygı mekânı hâline geldi. Sınır koymayı bilmeyen, sevgiyi gösteremeyen, sorumluluğu öğretmene bırakan aile düzeninde eğitim kök salabilir mi?
-Dikkat süresi düştü..
Dijital çağın hızı, 40 dakikalık dersleri çekilmez kılıyor. 15 saniyelik videolar her zaman daha cazip geliyor.
–Okul hayatı hayata benzemiyor…
Gençler dışarıda hayatı görüyor: işsizlik, geçim derdi, belirsizlik… Okulun verdiği bilginin çoğu bununla ilgisiz.
Kısacası,
- Umut azaldı:
Sınav sistemi yoruyor; genç, bitiş çizgisine asla ulaşamayacakmış gibi hissediyor. Umutsuzluk, en büyük öğrenme düşmanıdır.
- Örnek kalmadı;
Gencin önüne konan “başarı profili” çoğu zaman sosyal medya şöhretleri. İçleri boş, parıltılı ve emeksiz kazanılmış hayatlar…
- Eğitim politikaları popülizme teslim;
“Sınıfta kalma yok, not kırma yok, disiplin cezası olmasın.” Bu politikalar gençleri korumuyor, aksine sorumsuzlaştırıyor.
- Öğretmen yalnız bırakıldı;
Eğitimin direği öğretmen; kendini yenileyemiyor. Toplum, veli ve medya öğretmeni hedef tahtasına oturtuyor. Bu baskılar altında öğretmenler de artık mesleğini icra etmek yerine kriz yönetiyor.
- Ekonomi nefes aldırmıyor;
Birçok genç çalışmak zorunda; eğitim bu yükün altında eziliyor.
Sonuç:
Gençler ders çalışmaktan kaçmıyor; onları eğitime bağlayan bütün bağlar kopmuş durumda: otorite, umut, rehberlik, aile desteği, toplumsal saygı…
Sınıflar derslik değil, dağınık kalabalık hâline geldi.
Bugün karşımıza çıkan tablo, yıllar önce başlayan bir çöküşün meyvesi…
“Eğitim almıyorlar” diye şikâyet ettiğimiz gençler, aslında içine doğdukları dağınıklığı yaşıyorlar. Bozulan aileyi, zayıflayan otoriteyi, çöken disiplini, kaybolan umudu…
Bir ülkenin gerçek geleceği, gençlerin diplomalarında değil, hayata bakışında saklıdır. Sesi çok çıkanın haklı sayıldığı, gücün kutsandığı, yalanın “idare-i maslahat” diye süslendiği bir dünyada büyürlerse, doğruluğu bir kitap paragrafından öğrenmelerini bekleyemeyiz.
Eğitimi yeniden kurmak sadece okulu değil, toplumsal düzeni de onarmayı gerektirir.
Öğretmene itibarını geri vermek şart.
Aileyi desteklemek şart.
Disiplini yeniden tanımlamak şart.
Dijital çağda gençlere temas edecek yeni bir eğitim dili şart.
Bugün bu bakış maya tutmuyorsa, yarının hamuru da kabarmayacaktır.


Büyükliman Kaymakamlarından Yerlikaya ya Hayırlı Olsun Ziyareti
“Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi” Konulu Konferans Verildi
Şalpazarlı Hemşerimiz Necati Yamaç, Türkiye – Güney Kore Nükleer Anlaşması Töreninde Yer Aldı
Doğanın Her Rengiyle Şalpazarı’nda Zeynelin Köprüsü Büyülüyor
VAKFIKEBİR ADALET SARAYI İHALE EDİLECEK
SESSİZ MEKANLARA SAYGIYLA DOKUNUYORUZ
FOTOĞRAFIN ÖTEKİ YÜZÜ