Karadeniz’in hırçın dalgalarının kuytusunda, dağların denizle kucaklaştığı bir yerde duran Beşikdüzü..
Bir zamanlar Trabzon’un eğitim, kültür ve toplumsal canlılığıyla öne çıkan bu güzel ilçe bugün, kendi kimliğini yeniden arayan bir sessizliğin ortasında duruyor.
Bir dönem okullarıyla, yetiştirdiği insanlarla, kültürel canlılığıyla adından söz ettiren Beşikdüzü, yıllar içinde siyaset gözlüğünün dar merceğinde sıkıştırıldı. İlçeye hangi partinin oy verdiğine bakılarak devlet yatırımlarının yapıldığı, hangi siyasi renge yakın durduğuna göre hizmetin kesildiği bir tablo.. Devlet kurumlarının bir başka yere taşınması, ilçenin adeta görünmez bir el tarafından adım adım güçsüzleştirilmesi bu sürecin en acı halkası oldu.
Beşikdüzü, geçmişte Trabzon’a bağlıyken sahip olduğu idari güç ve hareketlikten bugün oldukça uzak. Toplumsal sesin en güçlü temsilcisi olan Demokratik Kitle Örgütleri derin bir sessizliğe gömülü. İlçedeki mevcut muhtarlar, sivil örgütler hiçbir zaman ilçenin sorunlarını konuşmadı tartışmadılar. Basın devre dışı bırakılmış. İlçe kendi kaderine razı olmakla, kaderini değiştirmek arasındaki ince çizgide yorgunca bekliyor.
Bir zamanlar AKP döneminde hesapsız borçlandırılan belediyenin yükünü bugün CHP yönetimi sırtlanmış durumda. Halk halklı olarak değişim bekliyor. Ancak geçmişi sorgulamadan günü sorgulamaya gidiliyor.
Oysa Beşikdüzü’nün elinde paha biçilmez bir hazine var. Karadeniz’in en güzel sahillerinden biri. Yıllardır denizden uzaklaştırılan ilçe, sahilinin askeri bölgeye devredileceği söylentileriyle yeniden başka bir kayıp duygusunun eşiğinde.
Üstelik altyapısı hazır olmasına rağmen bir fakülte, bir hastane, güçlü bir spor altyapısına rağmen devlet stadı, en doğal hakkı olan savcılık, etkin çalışan bir emniyet müdürlüğü ilçeden esirgenmiş durunda.
Kurban edilecek bir ilçe değildir Beşikdüzü.
Kuru kalabalığın değil, hak ettiği değerin peşinde koşan bilinçli bir topluluğun yuvası olmalıdır. Misafirlerin için konaklana eksikliği, kültür alanlarının yokluğu bunların hiç biri kader değildir. Bir ilçenin geri bırakılması, ancak ve ancak o ilçenin insanları buna razı olursa mümkündür. Ey Beşikdüzü halkı bunu istemiyorsanız, sorunları birlikte tartışalım.
Bir kentin kimliği, sadece binalarla, yollarla, kurumlarla değil; halkın sahip çıkma iradesiyle yaşar. Sivil toplumun konuşması, gençlerin söz alması, büyüklerin tecrübesini aktarması ilçenin geleceğine birlikte yön verilmesiyle kimliğini yeniden bulur.
Beşikdüzü, geçmişin yükünü taşımak zorunda değildir. Suskunluğun kırılması gerekir. Toplum olarak geleceğin imkanlarını talep etmek zorunda. Bu da tüm sivil örgütlerin birlikteliğinden geçer.
