PAPA SEVDASI NEREDEN GELİYOR?
Fatih Sultan Mehmet’in “hayır” dediğine, Atatürk’ün “asla” diyerek kapıyı kapattığına bugün iktidarın “buyurun efendim” diye yol vermesi, Türkiye’nin nasıl bir zihinsel çözülmeye sürüklendiğinin en net göstergesi oldu. Papa’nın İznik’te ayin yapmasına verilen izin, yalnızca bir dinî tören izni değildir; devlet aklının, tarih bilincinin ve egemenlik refleksinin nasıl buharlaştığının canlı örneğidir.
Dünya siyasi tarihini bilen herkes, Fatih’in neden izin vermediğini bilir. Çünkü mesele din meselesi değil, güç dengesi meselesidir. Osmanlı, İznik’te yapılacak büyük bir dini organizasyonun yeniden uluslararası siyasi iddia üretmesinden çekindi. Devletin menfaatini korumak için “hayır” dedi. Bu kadar net. Bugün ise aynı yerde, aynı tarihsel anlamın üzerinde, iktidar Batı’ya jest yapabilmek için kırmızı halı seriyor. “Egemenlik” dedikleri hamaset, Batı’dan gelecek bir tebessüme bağlıymış meğer.
Atatürk’ün yaklaşımı da ortadadır. Lozan’da Patrikhane’nin uluslararası güç iddiasının önü kesildi. Atatürk, Patrikhaneyi Türkiye’nin iç hukukuna sabitleyip “Bu ülkenin egemenliği pazarlık konusu değildir” demekle kalmadı; devlet otoritesini tartışmalı hale getirecek hiçbir dış hamleye zemin bırakmadı. Bugün ise aynı ülke, aynı topraklar, aynı devlet… Ama iktidar, ekonomik sıkışmışlık ve diplomatik dar boğazı aşabilmek için İznik’i hediye paketine koyup Batı’nın kapısına bırakıyor.
İktidarın bu kararı, aslında uzun süredir izlediği bir çizginin doğal sonucu. İçeride hamaseti şişirip dışarıda teslimiyete kayan bu siyaset, Ayasofya’da megafonla “egemenlik” nutukları atarken, Papa’nın İznik’e gelişini “hoşgörü” diye pazarlayarak kendi çelişkisini bile artık göremez hale gelmiştir. Ne zamandır Türkiye’nin tarihsel kırmızı çizgileri, dış politikada birkaç puan toplamak için bu kadar kolay çiğnenir oldu?
Bu izin, sıradan bir ayin izni değildir. Türkiye’nin yüz yıllık egemenlik duruşuna vurulan bir darbedir. Fatih’in reddettiğini, Atatürk’ün yasakladığını, bugünün iktidarı dış politika taklası uğruna kabul etmiştir. Üstelik bunu yaparken de iç politikada “güçlü devlet” masallarını anlatmaya devam etmektedir. Güçlü devlet, kendi tarihsel hassasiyetini koltuk altına sıkıştırıp diplomasiye kurban eden devlet değildir.
Bir gün tarih şu cümleyi yazacak:
“Fatih’in ve Atatürk’ün bıraktığı çizgiyi, 21. yüzyılda bir iktidar günübirlik çıkarlar için terk etti.”
Ve o gün geldiğinde, İznik’teki ayin bir dini tören olarak değil, bir devlet aklının nasıl tasfiye edildiğinin sembolü olarak anılacaktır.


Büyükliman Kaymakamlarından Yerlikaya ya Hayırlı Olsun Ziyareti
“Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi” Konulu Konferans Verildi
Şalpazarlı Hemşerimiz Necati Yamaç, Türkiye – Güney Kore Nükleer Anlaşması Töreninde Yer Aldı
Doğanın Her Rengiyle Şalpazarı’nda Zeynelin Köprüsü Büyülüyor
VAKFIKEBİR ADALET SARAYI İHALE EDİLECEK
SESSİZ MEKANLARA SAYGIYLA DOKUNUYORUZ
FOTOĞRAFIN ÖTEKİ YÜZÜ