REKLAM ALANI

(160x600px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
61medya Logo
Oto Koku
Trabzon Oto Koku

Ferah ve kaliteli oto kokular

İncele
Katalog
Ürün Kataloğu

Geniş ürün yelpazesi

İncele
A5 Broşür
A5 Çift Yönlü Broşür

Şık ve kaliteli broşürler

İncele
Islak Mendil
Trabzon Islak Mendil

Markanızı her yerde hatırlatın

İncele
Trabzon Magnet
Trabzon Magnet

Kaliteli ve şık magnetler

İncele
Drone Fotoğraf
Trabzon Drone Fotoğraf

Profesyonel drone çekim hizmetleri

İncele
Logo Tasarım
Trabzon Logo Tasarım

Markanıza özel modern logo tasarımı

İncele
Reklam Filmi
Trabzon Reklam Filmi

Profesyonel reklam filmi çekimi

İncele

ABB 61 – Anadolu Basın Birliği Trabzon

SIZLANMAK ZAYIFLARIN İŞİDİR!.. Sinan Kutay yazdı

SIZLANMAK ZAYIFLARIN İŞİDİR!.. Sinan Kutay yazdı
Sinan KUTAY( sinan.kutay@abb61.com )
06 Aralık 2025 - 22:03
Sosyal Medyalarda Paylaş
Tweet

 

SIZLANMAK ZAYIFLARIN İŞİDİR!..

 

Umudumuzu her ne kadar diri tutsak da, umutlu olmanın giderek zorlaştığı… Şimdiki zamanın dört duvar zindana dönüştüğü günler bunlar.

 

Güncel olan geleceği vaat etme yeteneğini kaybetmiş gibi. Yankısı olmayan seslerimizi, çarptığı duvarda eriyen çığlıklarımızı, haykırışlarımızı, itirazlarımızı neredeyse kendimiz bile işitmiyoruz. Duygum o ki, seslerimizi içine hapseden duvarlar sanki her geçen gün daha bir kalınlaşıyor, hareket alanımız gittikçe daralıyor.

 

Bir biçimiyle her gün fütursuzca hepimizi canımızdan bezdiriyorlar artık. İnsanı şaşkına döndüren bir hızla neredeyse sektirmeden her gün birkaç tane hukuksuzlukla yüz yüze yaşıyoruz. Birde süreğenleşmiş adaletsizlikler var üstüne üstlük. Hepsini biliyorsunuz, tek tek saymaya gerek yok. Hukuku katleden mahkeme kararlarıyla, olmadık nedenlerle içeride tutulan politikacılar, gazeteciler, sanatçılar, öğrenciler… Yargılanmaları bile abesle iştigal olduğu halde hapis cezasına çarptırılan yüz akımız bilim insanları… Her gün kriz bahanesiyle işsiz bırakılan binlerce emekçi… Üstü örtülen yolsuzluklar, gasp edilen insanlığımız… Sanki yurttaşlığımız ve haklarımız askıya alınmış, öz yurdumuzda parya gibiyiz!

 

Kuşkusuz yakınmak çare değil. Politikacıların hamaset yoğun söylemleri de çare değil artık. Demokrasi, cumhuriyet, sömürü, emperyalizm, teröre karşı mücadele, ulusal bütünlük, toplumsal adalet… Siyasilerin nutuklarını süsleyen, anlamlarını tamamen yitirmiş, üç beş içi boş söz artık bunlar. Her seçim döneminde duymaya alıştığımız, hayata dair hiçbir şey ifade etmeyen, insanların yaşadıklarına asla dokunmayan bu kof nutukları atan politikacıların samimiyetsiz seslenişleri yurttaş nezdinde kafa karışıklığından öte başka bir işe yaramıyor.

 

Yakınmak çare değil. Yakınmak yerine, yılmadan direnmeye odaklanmalıyız. Başı dik olmalı insanın. Kendisine dürüstlüğün gözüyle bakma cesareti göstermeli. Çünkü emeğidir insanı insan kılan. Emeğe sahip çıkıp, haksızlıklara karşı direnebilmeli. Buyurganın, zorbanın taa gözünün elifine başını eğmeden bakarken lafını esirgememeli. Savunma yaparken bozuk düzenin yargıcı olabilmeli… Uğur Mumcu olmalı, ölümün tehdidini ensesinde hissederken dahi yazmalı dürüstçe. Sızlanmadan insan kalmalı, zira zorluklar karşısında pes etmek yerine, inançla ve kararlılıkla yol almak, insanın gerçek gücünü ortaya koyar. Tıpkı Roza Luxemburg’un sürekli şikayet eden bir arkadaşına cezaevinden yazdığı sitem dolu mektubunda söylediği gibi;

“O halde, insan kalmaya bak. Temel mesele insan olmak. Bu ise kararlı, dürüst ve neşeli olmak demek, evet, herkese ve herşeye rağmen neşeli olmak, çünkü ‘sızlanmak zayıfların işidir’. İnsan olmak demek, gerektiğinde tüm hayatını seve seve ‘kaderin büyük terazisine’ koymak, fakat aynı anda her aydınlık güne ve her güzel buluta sevinmek demektir.”

Örgütlü kötülüğün kıyama geçtiği bir zaman dilimine denk düşen, CHP’nin son olağan kongresinin final konuşmasında salona ve tüm topluma seslenen Özgür Özel’in de Roza benzeri aynı duyguları paylaştığını düşünüyorum;

“ Bu bir türkü:- toprak çanaklarda güneşi içenlerin türküsü!

                                 Bu bir örgü: – alev bir saç örgüsü kıvranıyor;

 Kanlı, kızıl bir meşale gibi yanıyor esmer alınlarında

                               Bakır ayakları çıplak kahramanların

Ben de gördüm o kahramanları, ben de sardım o örgüyü,

                               Ben de onlarla güneşe giden köprüden geçtim!

Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi

                             Ben de söyledim o türküyü!

Yüreğimiz topraktan aldı hızını;

                           Altın yeleli aslanların ağzını yırtarak gerindik!

Sıçradık; şimşekli rüzgara bindik’

                          Kayalardan kayalarla kopan kartallar

çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.

                         Alev bilekli süvariler kamçılıyor şaha kalkan atlarını!

                         Akın var güneşe akın

                                    Güneşi zaptedeceğiz

                                                Güneşin zaptı yakın!

Düşmesin bizimle yola:

Evinde ağlayanların gözyaşlarını boynunda ağır bir zincir gibi taşıyanlar

                          Bıraksınlar peşimizi kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

İşte; Şu güneşten düşen ateşte milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!

                          Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini;

Şu güneşten düşen ateşe fırlat;

                         Yüreğini yüreklerimizin yanına at!..” (*)

Sevgiyle, dostlukla…

(*)- Nazım Hikmet- Güneşi içenlerin türküsü.

Sosyal Medyalarda Paylaş
Tweet
Kartvizit

Kartvizit Baskı

Markanız için modern ve profesyonel kartvizit tasarımları.

Hemen Sipariş Ver

Copyright © 2025 | Tüm Hakları Saklıdır.

© 61medya.com.tr