Bir uçak düştüğünde, bir asker toprağa verildiğinde, bir ocak söndüğünde ilk yapılması gereken bellidir: Sorumluların kim olduğunu bulmak, onlara gerçekten dokunmak.
Türkiye’de yıllardır değişmeyen bir ezber var:
“Araştırma başlatıldı.”
Soruşturma açılır, komisyon kurulur, raporlar yazılır…
Sonra?
Raflar dolup taşar, ama sorumluların yüzü bile kızarmaz.
Oysa adalet, kazanın olduğu yerde başlar — fotoğrafın en üstünden.
Bir uçak neden düşer?
Bazen teknik arıza, bazen hava koşulu, ama en sık olanı şudur:
Zincirin bir halkasında değil, bütün zincirde ihmal vardır.
Bakımı zamanında yapmayan sorumludur.
Eksik raporu imzalayan sorumludur.
“Uçsun, bir şey olmaz” diyen sorumludur.
Ve bütün bunların üzerinde duran, denetlemeyen, görmezden gelen üst yönetim en büyük sorumludur.
Bu yüzden gerçek adalet şöyle işler: İmza neredeyse, sorumluluk da oradadır. Askerin, pilotun, teknisyenin, otelcinin değil; o imzaları atan, uçuşa göz yuman, işletmeye olur veren, o önleyici adımı atmayan herkesin hesaba çekilmesi gerekir.
Bu ülkede insanlar ölmesin istiyorsak, şu cümlenin bir gün gerçekten hayata geçmesi şarttır:
“Sorumlular en yukarıdan aşağıya kadar cezalandırıldı.”
O gün geldiğinde, insanlar devlete güvenmeyi yeniden öğrenir. Milletin gözünde adalet bir kez tecelli ederse, ihmalin kökü ancak o zaman kurur.
Ve unutma: İhmalle gelen kaza kader değildir.
İHMAL!..Sessiz bir kelime ama ağırlığı bir ülkenin kaderini değiştirecek kadar büyüktür.
Ne bağırır, ne göze görünür; her şey yolundaymış gibi davranır. Ama arka planda birikir, büyür ve zamanı geldiğinde hayatı altüst eder.
Biz çoğu zaman suçu “eski” olana atmakta hızlıyız. Eski uçak, eski bina, eski düzen, eski iktidar… Sanki böylece sorun çözülmüş gibi…
Bugün can alan bir kazanın da, yarın çöken bir sistemin de kökünde aynı kelime yatar:
İhmal.
İhmal küçücük bir “Bir şey olmaz” ile başlar. Sonra bir vida sıkılmaz, bir kontrol raporu ertelenir, bir denetim yapılmaz. Şartlar zorlanır, sistem yıpranır, önlemler küçültülür, riskler büyütülür. Ve biz davet ettiğimiz felaketle ancak o gerçekleştiğinde yüzleşiriz.
Bir ülkenin yolunda gitmeyen her işinde, bir çocuğun eğitiminden tutun da bir uçağın bakımına kadar, aynı soruyu sormamız gerekir: “Neyi ihmal ettik?”
Çünkü hata bazen insani olabilir; ama ihmal, bilinçli bir geciktirmedir. Bile bile ertelemektir. Sorumluluğu zamana atmak, suçu başkalarına yüklemektir. Hiçbir şey durup dururken yıkılmaz. Ne bir uçak gökyüzünde, ne bir bina şehir içinde, ne bir kurum devlet içinde, ne de bir insan hayatın içinde…
Ve unutmayalım:
İhmalin bedeli her zaman ağırdır.
Çünkü sonunda kaybettiğimiz şey bir malzeme değil; insan hayatı, umut ve gelecek olur.
Çok yazık bu aileyi cehalet ve denetimsizlik öldürdü. Bu otellere ruhsat veren, denetlemeyen, hem insan hayatını hiçe saymış, hem de ülke itibarını, turizmini yerle bir etmiştir. Sorumlular (Turizm bakanı, belediye) neden susar? Neden GERÇEK SUÇLULAR açıklanmaz.
Sonuç olarak; Devlete güven ve adalet için sorumlular, en tepeden başlayarak gereken cezayı almalı ve de istifa etmelidir.


Trabzon Madene Teslim Edilemez Süleyman Hacıbektaşoğlu yazdı
Ayrıcalıklı Memur, İmamlar…
BAŞKAN ULUDÜZ’ÜN ÖĞRETMENLER GÜNÜ MESAJI
TÜRSAB Doğu Karadeniz Bölge Başkanı Mehmet Ali Tuna;
Bu İddianame Kime Yazıldı? Süleyman Hacıbektaşoğlu yazdı