ROMANTİK BİR SAYIKLAMA!..
Kurnazlığı başarı, zenginliği mutluluk, ahlaksızlığı ise adil olmak diye yutturup! Yaşamları boyunca hiçbir şey yapmadan ama her şeye ulaşanların dünyasında…. Gelecek güzel günleri muştulamanın, romantik bir sayıklama olarak algılanacağının tabii ki ayırdındayım.
Ama olsun kötülüğe teslim olup, kumkuma kuşu gibi başımızı iki elimizin arasına alıp ağıt yakmaktansa, başka bir dünya mümkün deyip; sokaklarda yürüyüş yapan, marşlar söyleyip barikatlar kuran ve baskının her türlüsüne meydan okuyanlara omuzdaş olabilmek insan olana en çok yaraşan. Kaldı ki bilge Gramsci’nin “iradede iyimserlik, düşüncede kötümserlik” şiarına paralel bir iyimserlik benimkisi. “Mutlaka kazanacağız” iddialaşmasından farklı; yine kararlı, inatçı, güvenli ama daha yumuşak! Uğruna bedeller ödenen hedefin doğruluğunu bilmenin verdiği ahlaki bir iyimserlik.
Kuşkusuz yer kürede her şey gerektiği gibi gitmiyor. Ulusal seçimlere katılım oranı sürekli düşüyor, insanlar siyasetçilerin ve siyasi partilerin artık bir işlevi kalmadığını düşünüyor. Toplumsal hayatla ilgilenmeyi reddediyor ve kişisel sorunlarının içine çekiliyorlar. Problemlerimizin çözümü kişisel, yerel, hatta ulusal olmaktan gittikçe daha çok uzaklaşıyor. Genç insanların giderek daha çok işsiz kaldıkları, ülkelerini terk ettikleri veya karın tokluğuna güvencesiz merdiven altı geçici işlerde çalıştıkları görülüyor.
Çoğu insan adını tam olarak koyamasa da, küreselleşme denen saldırının ekonomik açıdan korkunç zararlarının farkında. Talan edilen doğanın mahvolmanın eşiğinde olduğunu, küresel iklim değişikliklerinin bizi yıkıcı sıcak hava dalgaları, fırtınalar, seller, tarımsal felaketler, tarifsiz bir yıkım ve hatta yaşam türlerinin yok olmasıyla tehdit ettiğini artık herkes biliyor. Bugün çok daha fazla insan beslenme sorunlarıyla yüz yüze. Farklı gelişme seviyelerinde olan ülkeler son derece adaletsiz koşullarda dünya ekonomisine katılıyor. Küresel zorbaların daha fazla kar hırsı nedeniyle, yüz milyonlarca insan giderek yoksullaşıyor; sağlık, güvenlik ve eğitimden yoksun bir hayat yaşıyorlar.
Uluslararası kurumlar tarafından kurgulanıp uygulamaya geçirilen neoliberal doktrinler, dünyanın dört bir köşesinde yerli işbirlikçiler eliyle en acımasız metotlarla dayatılıyor ve bu durum akıl almayacak eşitsizliklere yol açıyor.
Cohen’e göre, aslında herkes, her şeyin ayırdında;
“Herkes biliyor zarların cıvalı olduğunu.
Atarken parmaklarını birleştiriyor herkes.
Savaş bitti, herkes biliyor bunu
Herkes biliyor, zaten dövüş hileliydi
Fakirler fakir kalır, zenginler daha da semizler.
İşler böyle gider. Herkes bilir bunu.
Teknenin su aldığını herkes biliyor.
Herkes biliyor, kaptan yalan söyledi…”
Ve de söylemeyi sürdürüyor halen!..
Peki, tüm bu süreçlerin kontrolü çok mu zor? Yurttaşların kararlılıkları bir şeyleri değiştirebilir mi?
Ya da bilindik bir soruyu yinelemek gerekirse, Ne yapmalı?..
Tabii ki örgütlenmeli… Yanılsamalardan arınmış, daha bir kapsayıcı olmaya özen gösteren bir toplumsal muhalefet blokuyla bunu başarabiliriz. Kaldı ki, ideolojik temeli sağlam, halkın gerçek sorunlarını gözeten, kamucu bir muhalefet; sadece seçim kazanmakla kalmaz, tıpkı yetmişli yıllarda olduğu gibi toplumsal dönüşümün de öncüsü olur.
Sevgiyle, dostlukla…


Trabzon Madene Teslim Edilemez Süleyman Hacıbektaşoğlu yazdı
Ayrıcalıklı Memur, İmamlar…
BAŞKAN ULUDÜZ’ÜN ÖĞRETMENLER GÜNÜ MESAJI
BİR İLÇENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI; Abdülvahap ULUDÜZ yazdı
TÜRSAB Doğu Karadeniz Bölge Başkanı Mehmet Ali Tuna;