**”Din mi, Ahlak mı? Yoksa Sınıfsal Bir Çürüme mi?”**
Kadın cinayetleri, tacizleri, çocuk istismarı, çocuk sömürüsü, uyuşturucu, yalan, vurgun, talan..
Artık bu ülkede öyle bir hale geldi ki sanki bu ülkenin normaliymiş gibi bir hal aldı. Yıllarca her gün sabah akşam bir ülkeyi yalanlarla yönetip bunu televizyon ve gazetelerinizden halka propaganda ederseniz bu çürümenin müsebbibi olursunuz.
Utanmıyor musunuz? diye sorulduğunda da pişkince insanların yüzüne karşı HAYİR UTANMIYORUZ dersiniz. Başınızda da güzel ahlakı temsil ettiğini söylediğiniz İslamın simgesi başörtüsü türbanınız ile.
Gündem yoksulluktan, barınma sorunundan, açlıktan toplumsal çürümüşlüğe kadar geldi. Bu ülkenin Meclisi’nde çocuk tacizi yaşanıyorsa, ele geçirilmiş ekranlarında sözcüleriniz çalışanlara ahlaksız teklifler yapıp, uyuşturucu ile anılıyorsa, çocuklar iş dünyasına ucuz iş gücü olarak sunuluyor ve oralarda ölüyorsa toptan bir çürüme içindeyiz demek.
Meclis kürsüsünde taciz iddiaları konuşuluyor artık; öyle kısık sesle, utanarak falan değil… Açık açık, alenen. Bu ülkenin tepesine çöreklenen zümre, yüzündeki pudrayı silme gereği bile duymuyor artık.
Çünkü biliyorlar, yargı onların, medya onların, bürokrasi onların. Yandaş televizyoncuları tutuklanıyor, ertesi gün başka bir yandaş gelip aynı masaya oturuyor.
“Devletin saygın kanalları” diye pazarladıkları ekranlarda gece gündüz yalan imal ediliyor; fabrikasyon sahtekarlık, prime time kuşağına entegre bir üretim bandı gibi.
Ve tuhaf bir sistematik var burada.Her suçun yanına bir ayet, her yolsuzluğun yanına bir hadis, her talanın yanına bir “Allah razı olsun” ekleniyor.
Yetmeyecekmiş gibi, Karun misali kasayı dolduranların yüzündeki parıltı da Rahmani bir ışıkmış gibi sunuluyor.
TÜİK raporlarıyla gerçeklik ters yüz ediliyor; açlık, yoksulluk, sefalet bir Excel tablosunda buharlaştırılıyor. Yarın öbür gün raporları Meclis’te dualarla açıklasalar şaşırmayacağız.
Bir de şu var .Emaneti talan edenlerin düzenine torpille yerleştirilmiş “bacılar”… Türbanı bir inanç değil, bir referans mektubu olarak kullananlar.
Kutsal olanı kariyer basamağına indirenler. Din, bir toplumsal sözleşme olmaktan çıkıp bir sermaye birikim aracına dönüşünce ahlak da pazardaki sebze gibi çürümeye başlıyor.
Bu noktada şu soruyu sormak zorundayız artık.
Din mi, ahlak mı?
Hayır dostlar belki de soru eksik. Çünkü mesele din ile ahlakın karşılaştırılması değil; mesele sınıfsal bir düzenin kendisini din kisvesiyle temize çekme gayretidir.
Bugün ülkeyi yöneten tayfa bir “ahlak krizi” yaşamıyor; onlar için ortada kriz yok, planlı bir model var:
* Yukarıdakiler suç işledikçe dini daha çok konuşuyor,
* Aşağıdakiler aç kalınca Allah’a daha çok havale ediliyor,
*Aradaki bütün sömürü mekanizması ise “kader” diye paketleniyor.
Ahlak, bir toplumun ortak vicdanıdır; din ise bireyin iç dünyasının yön pusulası. Ama sermaye düzeni bu iki kavramı da el koyduğu tarım arazisi gibi işgal ediyor. Ahlakı sınıfsal çıkarlarına göre yeniden formatlıyor. Dini bir yönetim teknolojisine çeviriyor.
Sonuç?
Dindar görünen ama ahlaktan nasibini almamış bir egemen sınıf… “Ahlaklı” ama yoksulluğa mahkum edilmiş bir halk…
Bizim meselemiz dinle değil; Din üzerinden kurulan sınıfsal tahakkümle.
Ve işin en ağır tarafı da şu. Bu ülkede ahlakı çürüten bireyler değil, sınıfsal olarak örgütlenmiş bir iktidar blokudur.
Tacizden yolsuzluğa, uyuşturucu ilişkilerinden liyakatsiz atamalara kadar her olay, buzdağının yalnızca görünen ucudur. Asıl büyük kütle, devletin alt katmanlarına kadar sızmış bir “ganimet ekonomisi”dir.
Bugün “din mi ahlak mı?” diye soruyorsak, aslında şunu soruyoruz: Bu düzeni hangi değer setiyle yıkacağız?
Cevabı ezelden belli. Ahlakı, kaderciliğin değil; sınıf mücadelesinin pusulasına bağlayarak.
Çünkü bu ülkede kötülüğü doğuran bireylerin günahları değil, sınıf iktidarının çıkarlarıdır.
Ve bu düzen değişmeden, ne din kurtulur ne ahlak.
Yalnızca yoksulların sabrı daha çok sınanır.
Bu ne sabırdır arkadaş. Taş olsa çatlardı.


YEREL YÖNETİMLERDE KIRSAL ERİŞİLEBİLİRLİK SORUNU Doç. Mehmet Yıldızlar yazdı
AKYAZI’DA BÜYÜK HAYALLER ; Abdülvahap Uludüz yazdı
Uluslararası İşçi Filmleri Festivali 20. Yılında Trabzon’da Başladı
Trabzonspor Kulübü’nün Olağan Genel Kurulu, bugün Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapılıyor.
44 YILLIK KTÜ
ZORLU, KREDİ, HİBE VE BAĞIŞLARLA İLGİLİ İLÇE BELEDİYELERİ ARASINDA YAPILAN AYRIMCILIĞA TEPKİ GÖSTERDİ
Hoşgörü Yok…