İLKÖĞRETİM ZORUNLUYMUŞ, PARASIZMIŞ… KÂĞIT ÜSTÜNDE HER ŞEY GÜZEL!
Anayasa ne diyor? “İlköğretim zorunludur ve devlet okullarında parasızdır.” Çok güzel. Çok medeni. Çok çağdaş. Ama bir soralım bakalım: Bu ülkede gerçekten zorunlu bir eğitim var mı? Ya da gerçekten parasız bir eğitim kaldı mı? Kâğıt üstüne bakarsan Norveç gibiyiz, sahaya inince başka bir tabloyla karşılaşıyoruz.
Resmi verilere göre ilkokulda okullaşma oranı yüzde 95,43. Rakam fena değil. Fakat bu oranı cam fanusa koyup alkışlayanlara küçük bir hatırlatma: Bu yüzde 95’in içinde kim var, kim yok? Bu oran aynı eğitimi, aynı şartlarda, aynı adaletle mi veriyor? Elbette hayır. Çünkü ülkenin batısıyla doğusu arasında eğitim hâlâ iki ayrı kader gibi işliyor.
Doğu ve Güneydoğu’nun birçok bölgesinde ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 80’lerde. Evet, yanlış duymadınız: YÜZDE 80. Zorunlu eğitim çağındaki çocukların önemli bir bölümü okula gidemiyor. Kimi ekonomik sebeplerle, kimi ulaşım sıkıntısıyla, kimi de eğitim politikalarının bölgesel adaleti ısrarla görmezden gelmesi yüzünden. Batıda sınıflar dolu, laboratuvar var, okul var, öğretmen var… Doğuda okul yok, öğretmen yok, imkân yok. Sonra da çıkıp “fırsat eşitliği” masalı anlatıyoruz.
Gelelim “parasız eğitim” masalına… Devlet okulunda okuyan ailelere sorun bakalım bu iş ne kadar parasız? Kırtasiye, okul kıyafeti, servis ücreti, okul aile birliği adı altında toplanan hiç de gönüllü olmayan bağışlar… Parasız eğitim dediğin bu mu? Velinin beli bükülmüş, çocuk sırf aile geçinemediği için okuldan kopma noktasına gelmiş, konuşan hâlâ “parasız eğitim”.
Özel okulların durumu da ayrı bir sosyal uçurum örneği. Eğitim sisteminin içinde özel okulların payı yüzde 9 civarında. Yani toplumun en varlıklı kesimi çocuklarını bambaşka bir hayata hazırlıyor. İmkânı olmayan ise aynı sınıfa girebilmek için ekonomik savaş veriyor. Böyle bir düzende sosyal adaletten nasıl söz edeceğiz?
Üstelik cinsiyet eşitsizliği hâlâ kapı gibi ortada duruyor. Bazı bölgelerde kız çocuklarının ortaöğretime devamı hâlâ düşük. Bu ülkede hâlâ kızını okula gönderemeyen aileler, hâlâ 13–14 yaşında eğitimden kopan çocuklar var. Bu tabloya rağmen “herkese eşit eğitim hakkı” denince yüzümüz morarmıyor, bu da ayrı bir mesele.
Ve gelelim asıl travmaya: Bu ülkede hâlâ zorunlu eğitim çağında olup da okula gitmeyen yaklaşık 570 bin çocuk var. 570 bin! Bu rakam sosyal adaletin değil, sosyal yara bandının bile söküldüğünü gösteriyor. Sonra da çıkıp “zorunlu”, “parasız”, “eşit” diyoruz. Anayasa’nın cümlesi gökkuşağı gibi ama hayatın gerçeği gri, paslı, yorgun.
Bir toplumun adalet ölçüsü, okul kapısından içeri giren çocuk sayısıyla değil; o kapıya ulaşamayan çocukların kim olduğu, neden ulaşamadığıyla belli olur. Bizim tablo ise ortada: Eğitimde hâlâ dev bir eşitsizlik var. Coğrafi eşitsizlik, ekonomik eşitsizlik, cinsiyet eşitsizliği… Kısacası sosyal adaletin üç kalın duvarı.
Gerçek şudur: Eğitimde adaleti sağlamadan “herkese eşit hak” lafı, bir siyasi slogan olur; icraat değil. Biz çocuklara eşit koşullar sunmadıkça eğitim, fırsat eşitliği değil, fırsat ayrımı üretmeye devam eder.
Bu ülkede eğitim gerçekten zorunlu ve gerçekten parasız olacaksa önce vicdanlarımızı, sonra politikalarımızı, en sonunda da bütçemizi değiştirmek zorundayız. Yoksa her yıl yeni veriler açıklanır, yeni raporlar yayınlanır ama 570 bin çocuk hâlâ okul dışında kalır. Ve biz hâlâ aynı soruyu sorarız:
Bu ülkede sosyal adalet nerede?
Doç. Dr. Mehmet YILDIZLAR


37 Yıllık Şalpazarı İlçesine İlk Defa Gelen Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan Coşkuyla Karşılandı
PERATUR Rezaleti…
YEREL YÖNETİMLERDE KIRSAL ERİŞİLEBİLİRLİK SORUNU Doç. Mehmet Yıldızlar yazdı
AKYAZI’DA BÜYÜK HAYALLER ; Abdülvahap Uludüz yazdı
Uluslararası İşçi Filmleri Festivali 20. Yılında Trabzon’da Başladı
44 YILLIK KTÜ
KİMLİĞİNİ ARAYAN İLÇE BEŞİKDÜZÜ