YEREL YÖNETİMLERDE KIRSAL ERİŞİLEBİLİRLİK SORUNU
Türkiye’de bazı sorunlar vardır; haritada küçüktür ama hayatta büyüktür. Kâğıt üzerinde önemsiz görünür, raporlara girmez, açılış kurdelesi kesilmez. Ama bir hanenin kaderini, bir insanın sağlığını, bir ailenin günlük yaşamını belirler. Beşikdüzü Ağaçlı Mahallesi’ndeki 250–300 metrelik yol sorunu da tam olarak böyle bir meseledir.
Kırsal alanlarda ulaşım ve altyapı eksikliği yıllardır konuşulur. Ancak konuşulan genellikle “büyük projeler”, “dev yatırımlar”, “vizyoner planlar”dır. Oysa kırsalda hayat, çoğu zaman bir ambulansın eve ulaşıp ulaşamamasıyla, yaşlı bir insanın yokuşu çıkıp çıkamamasıyla, hasta bir eşin yağmurda çamurda taşınıp taşınamayacağıyla ölçülür. Beşikdüzü Ağaçlı Mahallesi’nde yaşanan tam da budur: Yol var ama yok. Haritada görünüyor ama hayatta işlemiyor.
Bayan Ersoy’un hasta eşinin bulunduğu haneye yapılan ziyaret, bize şunu çok net gösteriyor: Devlet, bazen 250 metreye takılır. Mevcut yol ağından yalnızca birkaç yüz metre uzaklıkta olan bir ev, fiilen kamusal hizmetlerin dışına düşebiliyor. Sağlık hizmeti aksıyor, acil durumlar risk haline geliyor, gündelik yaşam başlı başına bir mücadeleye dönüşüyor. İşte buna literatürde “erişilebilirlik sorunu” deniyor; vatandaş ise daha sade bir cümle kuruyor: “Yolumuz yok.”
Büyükşehir yasalarıyla birlikte kırsal mahallelerin idari statüsü değişti ama hayatları değişmedi. Köy tabelası indirildi, mahalle tabelası asıldı; hizmet ise çoğu yerde ya gecikti ya da tamamen unutuldu. Belediyelerin yetkisi var, sorumluluğu var ama nedense önceliği yok. Çünkü kırsal, oy deposu olarak hatırlanıyor; hizmet alanı olarak değil. Çünkü asfalt, merkeze dökülünce görünür oluyor; kırsala dökülünce sessiz kalıyor.
Bu sessizlik tesadüf değil. Küçük altyapı sorunları, büyük siyasi anlatıların işine gelmez. Açılışı yoktur, afişi yoktur, “mega” değildir. Ama yurttaşlık tam da burada ölçülür. Sosyal devlet, vatandaşına kaç kilometre yol yaptığıyla değil, en zor durumda olana ne kadar yaklaştığıyla anlam kazanır. 250 metrelik yol yapılmıyorsa mesele teknik değil, siyasidir.
Bu tür ihmalin yarattığı en büyük hasar, yalnızca fiziki değil; psikolojiktir. Kırsalda yaşayan yurttaş, kendini ikinci planda hisseder. “Bizi unuttular” duygusu kökleşir. Bu da yerel demokrasiye olan güveni aşındırır. Çünkü yol, sadece ulaşım değildir; devlete çıkan bir hattır aynı zamanda.
Ağaçlı Mahallesi örneği, bize şunu söylüyor: Türkiye’de kırsal kalkınma, büyük projelerle değil; küçük ama hayati dokunuşlarla mümkündür. Yerel yönetimler, “nasıl daha büyük yaparız” sorusunu bir kenara bırakıp “kime ulaşamıyoruz” sorusunu sormadıkça bu tablo değişmez.
250–300 metre… Kimi için kısa bir yürüyüş, kimi için aşılmaz bir engel. Devletin görevi, bu mesafeyi büyütmek değil; ortadan kaldırmaktır. Çünkü sosyal devlet, yolun uzunluğuyla değil, vicdanın kısalığıyla ölçülür.
Not: Bu problem Beşikdüzü Resullü mahallesinde yatağa bağımlı bir engellinin de evinin olduğu yerleşim bölgesinde daha vahim olarak yaşanmaktadır.


Uluslararası İşçi Filmleri Festivali 20. Yılında Trabzon’da Başladı
Trabzonspor Kulübü’nün Olağan Genel Kurulu, bugün Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapılıyor.
44 YILLIK KTÜ
KİMLİĞİNİ ARAYAN İLÇE BEŞİKDÜZÜ
Din mi, Ahlak mı? Yoksa Sınıfsal Bir Çürüme mi? Süleyman Hacıbektaşoğlu yazdı
Hoşgörü Yok…
10 ARALIK DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ; Abdülvahap Uludüz yazdı
Küçük ve çevremizdeki her türlü küçük varlık bizi mutlu eder. Büyüdükçe artık bireysellikten çıkar kurumsallığa girer ,her kurumsal olan bizdeki mutluluğu azaltır dolayısıyla devletimizin bizim küçük çevremizdeki mutluluğumuzu görmemesi farklı büyük projelere sürekli yönelmesi, kısacık ömrümüzde hala anlamayanlara ne demeli. 👋☕️